Kıymetli okurlarım hepinize merhabalar. Bugünkü yazımda, günümüzde bile hala çokça tartışması olan ötenazi konusunu ele almak istiyorum. Kimi ülkelerde yasal olan ötenazi çoğu ülkede halen yasaktır. Geçen günlerde, Yeni Zelanda hükümeti ötenaziyi yasalaştırdı, yasalaştırınca da bu konuyu ele almak istedim.
Ötenazi, eski Yunanca Euthanasie kelimesinden gelmektedir. İyi ölüm veya kolay ölüm anlamına gelmektedir. Ötenazi, iyileşme durumu olmayan veya ölümcül bir hastalığa sahip bireyin çektiği acılardan, kendi veya yakınlarının isteğiyle, kurtulmak amacıyla başvurulan bir yöntemdir. Bu sebeple dileyen herkes yararlanamaz. Şartları çok ağırdır.
Ötenazi 2 şekilde olabiliyor. Bunlardan ilki, aktif ötenazidir. Doğrudan hastaya uygulanır. Aşırı doz ilaç veya öldürücü madde verilerek hastanın ölmesi beklenir. İkincisi ise pasif ötenazidir. Burada ötenazi işlemi direk olarak yapılmaz ancak dolaylı yoldan yapılır. Mesela hastanın bağlı olduğu makinelerin kapatılması (solunum cihazı vb.) veya ilaçla tedavi görüyorsa ilaçların kesilmesi yoluna gidilir ve böylece hastanın ölmesi beklenir.
Bir başka ötenazi türü ise doktor destekli intihardır. Bu aslında ötenazi başlığı altında sayılmaması gerektiği aksine intihar başlığı altında ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Zaten çoğunluk görüşte bunu söylüyor. Buradaki olay doktor, hastanın intihar etmesi için uygun ortamı hazırlar hasta ise kendi iradesiyle hayatını sonlandırır. Burada aktif veya pasif ötenazi söz konusu değil ancak tam olarak intihar da söz konusu değildir. Çünkü ne ilaç vererek hayatını sonlandırıyorlar ne de yaşamsal üniteleri kapatıyorlar burada aslında hasta kendi hayatını kendisi sonlandırmaktadır. Sadece bu eylem için doktor uygun koşulları yaratmaktadır. Bu sebeple literatüre hekim destekli intihar olarak geçmiştir. Amerika’da sadece 3-4 eyalette yasalken dünyanın geri kalanında yasa dışıdır.
Ötenazi konusu genelde olmalı ya da olmamalı üzerinde tartışmalar çıkmaktadır. Aslında her iki tarafın argümanları mantıklı ancak baskın bir görüş yoktur. Bir tarafta her ne koşulda olursa olsun hayat kurtarmak için son ana kadar savaşmak için edilen Hipokrat yemini diğer tarafta ise kişisel özgürlükler söz konusudur. Hasta birisine muhtaç kalmak istemeyebilir veya sevdiklerine yük olmak istemeyebilir. Bu sebeple yaşama hakkından feragat etmek isteyebilir.
Benim fikrimi soracak olursanız ötenazi, hasta için tıbben etik bir haktır ve olması gerekmektedir. Ancak bu kararı uygulamadan önce çok titiz bir çalışma yapılması gerekmektedir. Kişi gerçekten hayatını idame ettiremeyecek durumda mıdır ? Ya da hastalığı sırasında ölüme kadar giren süreçte gerçekten çok acı çekecek mi ? Bütün bunların değerlendirilmesi gerekmektedir. Tekerlekli sandalyede yaşayan bir kişi hayatını kısmen de olsa idame ettirebilir. Dışarıya çıkabilir, gezebilir hatta kendi ihtiyaçlarını kısmen de olsa karşılayabilir. Ancak yatağa bağlı hale gelen kişi için durum böyle değildir. Hayatının sonuna kadar yatağa bağlı yaşamak istemeyen insanların durumları gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Yaşama hakkı kişiye tanınmış en temel hakkıdır ve bu gibi durumlarda feragat hakkının da tanınması gerekmektedir. Dediğim gibi bu birazda tıbben etik bir hak olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizde bu konu –sadece bizim ülkemizde değil aslında bütün ülkelerde var bu durum- dinsel açıdan yaklaşılmaktadır. İslam inancına göre insan Allah tarafından yaratılmış ve canı Allah insana vermiştir. Bu sebeple insan kendi canı üzerinde tasarrufta bulunamaz. Yine aynı şekilde Hristiyanlık ve Musevilik inancına göre de insan sanki canı kendisi almış gibi bir durum söz konusu olmadığı için canını almak, hayatını sonlandırmak yönünde karar alamaz. Bu iki dini inaçta insan aslında tanrı formunda yaratıldığına inanılır bu sebeple can ve insan çok özel kavramlardır. Hem İslam hem Hristiyanlık hem de Musevilik’te ortak nokta sadece bunlar değil ayrıca insan hayatı uzatmak için her türlü tedbiri her türlü imkanı kullanmak gerektiğini bu sebeple ölüm döşeğindeki bir insanı kurtarmak için mutlaka çaba sarf edilmesi gerektiğini yoksa öldürmekle eşdeğer sayılacağını belirtmektedir.
Ülkemizde 1998 yılında yayınlanan Hasta Hakları Yönetmeliğinin Ötenazi Yasağı başlıklı 13. Maddesine göre. ‘‘Ötenazi yasaktır. Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahil, kimsenin hayatına son verilemez’’. denilerek ötenazi yasaklanmıştır ancak tıp uygulamalarında sessiz sedasız pasif ötenazi uygulanmaktadır. Pasif ötenazi yukarıda belirttiğim gibi hasta için gerekli yaşamsal donanımların kaldırılmasıdır. Bu genelde yoğun bakımlarda yaşanmaktadır. Kişinin yaşama şansı yoksa ve bitkisel hayattaysa doktor aile ile konuşur ve fişinin çekilip çekilmemesini sorar. Aile fişinin çekilmesini isterse fiş çekilir ve hasta hayata veda eder.
Türkiye’de hekim yasak olmasına rağmen ötenaziyi uygularsa muhtemelen tasarlayarak kasten adam öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılacaktır. Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Brezilya, Arjantin’de de ötenazi kasten adam öldürme suçuna girecektir.
İsviçre, Hollanda, Lüksenburg, Kanada ve Belçika’da ötenazi yasaldır. En son geçen haftalarda Avustralya yasalaştırdı. ABD’de ise sadece birkaç kantonda aktif ötenazi yasaldır.
BURADA YAZILAN YAZILAR BİLGİ AMAÇLI OLUP YAZARIN GÖRÜŞLERİNİ İFADE EDER. HİÇBİR ŞEKİLDE HUKUKİ TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.
Comments