top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAv. Atay Cibooğlu

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUN EN AĞIR KORUMA TEDBİRİ: TUTUKLAMA

Değerli okurlarım hepinize merhabalar. Bugün, toplumun merak ettiği ve kesinlikle öğrenilmesinin faydalı olacağını düşündüğüm tutuklama şartlarının neler olduğunu yazacağım. Çünkü sürekli olarak haberlerde görüyoruz, X kişisi Y kişisine saldırdı, yakalanıp savcılığa sevk edildikten sonra serbest bırakıldı veya adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı vs. İnsanlar ister istemez ‘‘Nasıl bu adam serbest bırakılır ? Neden tutuklanmadı ? Adalet bu mu ?’’gibi sorularını sorabilmektedir. Lafı fazla uzatmadan konuya girmekte fayda var.

Öncelikle ilk söylemek istediğim şey gazetelerde yer alan ifadelerin bazıları yanlış ifadelerdir. Gazeteciler hukuki süreçleri ya çok iyi bilmemekten ya da işin üstünde fazla durmamaktan dolayı bir şeyler yazıp üstünü kapatıyorlar. Bu yüzden gazetelerde okuduğumuz her şeyin doğru olduğu sonucunda varmamamız gerekmektedir. Biz hukukçular bile ‘‘yanlış yazıyorsunuz tamam da bu kadar da olmaz’’ diyebiliyoruz. Örnek vermek gerekirse, bir haberde okumuştum, ‘‘X sanığın ilk duruşması görüldü ve Y suçundan 19 yıl hapis cezası aldı duruşma Z tarihine ertelendi.’’ Böyle bir şey mümkün değildir. Hüküm verildikten sonra yargılama süreci biter, duruşma başka güne ertelenmez. Gazetenin anlatmak istediği ama anlatamadığı olay şudur, savcı, X sanığın kaç yıla kadar ceza almasını istediğini iddianamede söyler (İlgili kanuna göre mesela 3 yıldan 19 yıla ya da 10 yıldan 19 yıla gibi) ve yargılama başlar. Dediğim gibi ya gazetecinin bilmemesinden kaynaklanan ya da üstünde durmadan sırf haber olsun diye yazmasından kaynaklanır. Bu sebeple dosyaya erişmeden bir şeyler söylemek, kitabı okumadan özet çıkarmak gibidir. Altını çizerek söylüyorum her haber hatalı değildir ancak her haber doğru da değildir anlatmaya çalıştığım şey budur.

Tutuklama, mahkumiyet kararı verilmeden kişinin hürriyetinin ortadan kaldırılmasını öngören en ağır koruma tedbiridir. Kişinin hürriyeti, seyahat özgürlüğü engellendiği için tutuklama kararı, soruşturma veya kovuşturma evresinde fark etmeksizin mutlaka hakimin vermesi gereklidir. Tutuklama kararı genelde olayla ilgili mevcut delillerin korunmasını sağlamak ve şüpheli/sanığın kaçmasını engellemek (şüpheli/sanık yargılamada hazır bulunmalı ki verilecek karar uygulansın) için verilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK)’nun m.100/1 ‘‘Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.’’ demektedir. Yani tutuklama tedbirinin olması için kuvvetli suç şüphesi olması gerekmektedir. Kuvvetli suç şüphesi, yargılama sonucunda kişinin mahkum olma olasılığı yüksekse kuvvetli suç şüphesinden bahsedilir. Yani suç işlendiğine dair kesin delil olması gerekmiyor ancak kesinliği muhtemel olması gerekmektedir. Çünkü tutuklama, cezalandırma yöntemi olmamakla beraber yine de mahkum olmuş gibi sonuçlar doğuracaktır ve kişinin seyahat etme hakkı elinden alınmaktadır. Bu yüzden en ağır koruma tedbiri olan tutuklama için basit şüphe olması büyük hak ihlalleri doğurabilir. Ayrıca kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin mutlaka somut delillerin olması gerekmektedir.


Kuvvetli suç şüphesinin olduğunu gösteren somut delillere rağmen CMK m.100/2’deki tutuklama nedenleri yoksa kişi hakkında yine tutuklama kararı verilemez. CMK m.100/2’deki tutuklama nedenleri;


Şüpheli/Sanığın Kaçma Şüphesi: Elde edilen somut delillerle şüpheli veya sanığın kaçma şüphesi bulunuyorsa o zaman tutuklama kararı verilebilir. Bu somut deliller olaya göre değerlendirilir. Mesela kişi bu ülke vatandaşı değilse, uçak, gemi bileti aldıysa bunlar kaçma şüphesinin varlığı için yeterlidir. Yani şüpheli veya sanığın ya işlediği suçtan dolayı kaçmaya başlamış olması gerekiyor ya da kaçmaya hazırlanıyor olması gerekmektedir. Sübjektif değerlendirmeler yapılarak karar verilmesinden ziyade mutlaka somut olaylara dayanılarak karar verilmesi gerekmektedir.

Delilleri Karartma Şüphesi: Bundan bahsedebilmek için hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan kişinin yine delilleri karartacağına, yok edeceğine veya vasfını değiştireceğine yönelik mutlaka kuvvetli şüphe olması gerekmektedir. CMK m.100/2-b delilleri karartmanın ne olduğunu açıklamıştır. Buna göre;

  • Şüpheli/Sanığın davranışları

  • Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme

  • Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarına dair kuvvetli şüphe oluşturuyorsa delilleri karartma şüphesinin varlığından söz edilir.

Yine şüpheli veya sanığın somut davranışlarına göre karar verilir yani şüpheli veya sanığın delilleri karartacağına ilişkin somut bir davranışı bulunmuyorsa o zaman tutuklama kararı verilemez. Hakim tutuklama kararı vermeden önce mutlaka şüpheli veya sanığın delilleri karartacağı ve bu yüzden olayın maddi gerçeğin ortaya çıkması güçleşeceğine ilişkin ciddi kuşkuları ve bunun nedenlerini belirtmesi gerekmektedir.


Tutuklama en ağır koruma tedbiri olduğu için tutuklama şartları gerçekleşmiş olsa bile tutuklama zorunlu olmayan koruma tedbiridir. Çünkü kural, tutuklama yapılmadan soruşturma ve kovuşturma evresinde tamamlayabilmektir.


Günümüzdeki yargı kararlarına bakınca kimileri doğru kimileri de yanlış olduğunu görebiliriz. Bu yüzden tutuklama kararı verilmeden önce mutlaka somut olaylara dikkatli bakılmalıdır. Çünkü tutuklama kararı verilip serbest bırakılması ve gelen tepkiler sonucunda tekrar tutuklanması toplumun adalet inancını ciddi oranda zedelemektedir. Bu yüzden doğru kararlar verilmesi hem hukuk devleti açısından hem de toplumun adalet inancı açısından büyük önem teşkil etmektedir. Bu konu aslında çok uzun ve detaylı olduğu için elimden geldiğince sadeleştirerek anlatmaya çalıştım. Umarım herkes için açıklayıcı ve yararlı olmuştur.


 

BURADA YAZILAN YAZILAR BİLGİ AMAÇLI OLUP YAZARIN GÖRÜŞLERİNİ İFADE EDER. HİÇBİR ŞEKİLDE HUKUKİ TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page