top of page

Çocuk Hakları Aktivisti İqbal MASİH ve Çocuk İşçilerin Hukuki Durumu

Yazarın fotoğrafı: Av. Atay CibooğluAv. Atay Cibooğlu

Kıymetli okurlarım hepinize merhabalar. Bugün sizlere yazmak istediğim konu, aslında hepimizin gördüğü ve bildiği ancak pek fazla dile getirmediğimiz toplumsal bir sorun olan ve hepimizin aşına olduğu o kavram: Çocuk işçiler. Çocuk işçiliği insanlık tarihinden itibaren sürekli var olan ve hala varlığını devam ettiren bir sorundur. Gelişmekte olan toplumlarda çok fazla rastladığımız bu duruma hala hiç kimse dur diyememiştir. Gelişmekte olan ülkeler dedim ancak gelişmiş ülkelerde de bu sorun devam etmektedir. Ucuz iş gücü olan çocukların emekleri sömürülmekte ve aynı zamanda bu çocukların eğitim hakkından mahrum kalmaktadır. Bu konuyu ele almamın sebebi İqbal Masih’tir.


İqbal Masih…. Daha önce bu ismi duydunuz mu ? Duymadınız mı ? Öyleyse buyrun gelin size gerçek bir hikaye anlatayım.


İqbal Masih 1982 yılında Pakistan’ın en yoksul bölgelerinden biri olan Muridke’de doğdu. Ailesi çok fakirdi. Babası İqbal doğduktan sonra ailesini terk etti. Annesi ise çocukların geçimini sağlamak için temizlik dahil birçok ağır işte çalışması gerekiyordu. Ancak şartlar çok kötüydü. Annesi tefecilerden borç almak zorunda kaldı. Aldığı borç miktarı (araştırdığım kaynaklara göre kimisi 300 rupi diyor kimisi 600 rupi diyor.) 600 rupi yani o zamanın şartlarına göre 4-6 dolarmış. Konu tefeci olunca hiç bu işlerden hayırlı haber çıkar mı ? Tabii ki de çıkmaz. İqbal herşeyden habersiz oyun oynarken aslında hayatının kaderi ‘‘çizilmiş’’ oldu. Tırnak içinde yazdım çünkü bu bedeni küçük ama yüreği kocaman olan çocuk çizilen bu kaderi kabul etmeyecekti. Annesi borcunu ödeyemeyince tefecilerle bir Emek Bağlama Sözleşmesi yani Peshgi (Peşgi) imzalanıyor.

Peshgi sistemi aslında eski tarihlerde feodal yönetim zamanında toprak sahibi ile çiftçiler arasında geçiyordu. Bu sistem zaman içinde işçiye borç verilerek köleleştirme sistemine evrilmiştir.

Bu sözleşmeye göre aile borca karşılık çocuğunu ‘‘kiralıyordu’’. Kiralamak diye geçiyor ancak bu aslında ‘‘satış’’tır. Çünkü zaten yoksul ailelerin ekonomik durumları hiç iyi değildi. Gelirleri çok az oluyor zaten bu yüzden borç alıyorlar. Geliri az olan aile o parayı zaten ödeyemiyor. Bu da çocuklarını bir daha görememe anlamına geliyordu. Peki tefeciler borç verdikleri parayı alamayacağını bildikleri halde neden borç veriyorlar ? Cevabı çok basit zaten tefeciler bu borcu özellikle yoksul ailelere veriyorlar ve kendilerine borçlandırıyorlar. Hedef aslında verdikleri parayı almak değil, çocukları almak… Peki neden çocuk ? Çünkü ucuz iş gücü… Çocuklar dokuma fabrikalarında halı dokumak üzere fabrikalara gönderiliyor. Bu fabrikalar çalıştırdıkları çocuklar sayesinde ürettikleri halıları satıyor ve milyonlarca dolar kar elde ediyorlardı. Yani borç verdiklerinden fazlasını zaten kazanıyorlardı. Çocuk işçi istemelerinin sebebi ise parmaklarının küçük olmasıyla halıya, düğümün daha kolay ve ‘‘kaliteli’’ atılmasıymış. Çocuk işçiler diyorum ama aslında bunlar çocuk köleler. Açlık ve sefaletle çalıştırılıyorlar. Öğlen menüsünde sadece kuru ekmek ve su var. Çocukların gelişmesi işverenin içine gelmiyor bu sebeple temel amaç çocukların zayıf kalmasıdır. Çünkü küçük ve zayıf parmakla o düğümler daha kaliteli atılıyormuş. Çocuk işçilere uygulanan şiddet ve cinsel saldırıları anlatmıyorum bile….




İqbal Masih böyle bir fabrikada çalıştırılıyor. 4 yaşında girdiği bu esir kampında Masih, bir çok kez kaçma girişiminde bulunmuş ve her seferinde de yakalanmış ve cezalandırılmıştır ancak bir gün kaçmayı başarıyor ve derhal polis merkezine sığınıyor. Pakistan Yüksek Mahkemesi, Emek Bağlama Sözleşmesiyle çocuk işçilerin çalıştırılmasını yasakladığı zamanlarda polis merkezindeki polisler ne yapıyor biliyor musunuz, çocuğu kaçtığı fabrikaya teslim ediyor. Polislerin yetkili makama bildirip adli işlem yapması gerekirken, dayak yediğini ve insanlık dışı koşullarda çalıştırıldığını söylemesine rağmen maalesef fabrikaya geri teslim ediliyor. Teslim edilirken de polisler işverene akıl veriyor ve kaçmaması için çocuğu bağlamalarını gerektiğini söylüyor. (Bu benim aklıma hep şunu getiriyor. Ülkemizde kocasından dayak yiyen kadının emniyete sığınıp yardım talep etmesine rağmen kocasıyla karakolda barıştırılıp geri gönderilmesine benziyor.)

Tahmin ettiğiniz üzere Masih kaçmanın bedelini çok ağır ödedi. Dayak ve işkence... Daha sonra tekrar kaçmasın diye metal bir ızgaraya zincirleniyor.




Ancak minik bedeni ve kocaman yüreği esirliği kabul etmiyordu. 10 yaşında kadar kaçmaya çalışmış ve başarılı olamamış olsada kaçmayı yine aklına koymuştu. Masih, çocuk işçiler alanında çalışan bir derneğin varlığından haberdar oldu. Yardım istemek üzere derneğe sığınmak adına yine planlar yapmaya başladı ve derneğin bulunduğu bölgeye yakın bir yerde toplantı yapacağını duyunca kaçma planını derhal devreye soktu ve gizlice o toplantılara katıldı. Katıldığı toplantıda emek bağlama sözleşmesinin yasadığı olduğunu duyduğunda şok olmuştu çünkü kendisi gibi bir sürü çocuk hala bu sözleşme adı altında çalıştırılıyordu. Bu derneğin adı Bonded Labor Liberation Front(BLLF)’dir. Araştırdığım kaynaklarda farklı farklı isimlendirmeler vardı. Kimi kaynağa göre Köle Emeği Kurtuluş Cephesi kimi kaynaklarda Borçlandırılmış Emek Kurtuluş Cephesi diye geçiyordu. Derneğin Türkçe adı önemli değil önemli olan derneğin yaptığı işlerdi. Bu dernek Pakistan ve Güney Asya’daki çocuk işçiliğine karşı çıkan bir örgüttür.

ILO’nun eldeki verilerine göre Doğu ve Güney Asya’da çocuk işçilerin çalıştırılma oranı %26

Dernek Masih’e yardım etti ve Masih için özgürlüğün kapıları açılmış oldu. Masih’ten sonra onun arkadaşları içinde girişimler yapıldı. Masih özgürlüğünü eline aldıktan sonra bu derneğe katıldı ve hemen okuma, yazma öğrendi. Konferanslara, toplantılara katıldı yaşadığı koşulları anlattı. Masih’in durumu sadece Pakistan medyasında değil batı medyasının da ilgisini çekmeye başladı. Böyle olunca peshgi ile çalıştırılan çocuklar arasında bir simge haline geldi. Artık Masih o çocukların gözünde liderdi. Masih’e hayali sorulduğunda avukat olmak istediğini ve çocuk hakları için çalışacağını söylüyordu. Bütün bunlar yaşanırken bu çocuk sadece 10-11 yaşındaydı.



Halı dokumada milyonlarca dolar kazana dokuma fabrikası sahiplerini bu durum yavaş yavaş rahatsız etmeye başladı hatta bu durum artık açık açık tehdit edecek kadar rahatsız etmeye başladı. Bu sermaye sahipleri 10-11 yaşlarındaki bir çocuğa karşı mücadele edemediğinin açık bir kanıtıydı. Çünkü peshgi ve çocuk işçileri çalıştırılması yasağının tek sorumlusu bu sermaye sahiplerine göre İqbal Masih’ti.


Masih, durmuyordu sürekli anlatıyor ve çocuk işçiliğine dikkat çekiyordu. ABD, ve İsviçre gibi ülkelere giderek okullarda konferanslar veriyordu. Daha sonra dinlenmek ve aile hasretini gidermek amacıyla 1995 yılında köyüne döndü. Ailesiyle vakit geçiren bu 12 yaşındaki yüreği kocaman olan çocuk arkadaşlarıyla oyun oynamak üzere evden ayrıldı. Arkadaşlarıyla oyun oynarken kendisine ateş açılması sonucu hayatını kaybetti ve olay araştırılmadan dosya hemen kapatıldı. (Kimi kaynaklar madde etkisinde olan bir adamın bunu yaptığını, kimi kaynakların ise sıradan bir çiftçinin yaptığını kimi kaynaklar ise yolda geçenlerin laf atması ve tartışmanın büyümesi üzerine bıçaklayarak öldürdüğü söyleniliyor.) Ancak bütün dünya katilin kim olduğunu tahmin edebiliyordu.


Masih’in öldürülmesi sonucunda köle tüccarları yine mutluluğu ya da umduklarını bulamadılar çünkü o minicik beden ama kocaman yüreği olan Masih’in açtığı yolda binlerce insan yürümeye devam etti ve çocuk işçiliğine karşı mücadeleler devam etti ve hala devam etmektedir. Işıklar içinde uyu güzel çocuk


Üzülerek size bildirmek istiyorum ki Pakistan İnsan Hakları Komisyonu (HRCP)’nin hazırladığı 2018 tarihli rapora göre Pakistan’da yaklaşık olarak 12 milyon çocuk çeşitli işlerde çalıştırılıyor. Her ne kadar yasa dışı olsa da maalesef çocuklar çalıştırılmaya devam etmektedir ve maalesef çocuk işçiler dövülüp işkence görmekte hatta öldürülmektedir.


İqbal Masih’in hikayesini özellikle ele almak istedim çünkü gerçekten etkileyici bir hayat hikayesine sahip ve bunun anlatılması ne için mücadele ettiğinin bilinmesini istiyorum ancak o zaman bu insanların yaptıkları mücadelenin anlamı olur.


İqbal Pakistanda doğan bir çocuktu bu sebeple Pakistan’dan size bir şeyler aktardım. Gelelim ülkemize… Ülkemizde çocuk işçiler var mı ? Bu yazıyı yazarken sürekli olarak maalesef kelimesini kullandım ancak yine maalesef kelimesini kullanmak zorundayım. Maalesef bizim ülkemizde de çocuk işçiler var.


4857 sayılı İş Kanunun 71. Maddesine göre 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. TÜİK’in raporlarına göre ülkemizde 720 bin çocuk çalışıyor. Ancak DİSK’in raporlarına göre bu oran sadece 15-17 yaş arasını kapsadığını söylüyor. Yine DİSK’in verilerine göre 5-17 yaş arasında toplam 2 milyona yakın çocuk işçiler var. 2 milyon çocuğun %80’i kayıt dışı çalışıtırılıyor yani sigortasız. Şimdi diyeceksiniz ki zaten kanun 15 yaşındaki çocuklara kadar izin veriyor neden 5-17 yaş arasını hesaplıyoruz. Şunun için kanun 15 yaş altındakilerin çalıştırılmasına izin vermiyor ancak bu onların sigortalı olmamasına engel olmuyor. Aklınız mı karıştı ? Acele etmeyin anlatacağım. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuz 18 yaşındaki küçüklerinde sigortalı olarak iş yerinde çalışabileceğini söylüyor. Yani isterseniz yeni doğmuş bir bebeğe bile sigorta yaptırabilirsiniz. Abartma yeni doğmuş bebek nasıl çalışacak sigortalı olacak demeyin oluyor aslında bir düşünün sadece aklınıza gelmiyor mu ? Hemen söyleyeyim. Dizilerde, reklamlarda, filmlerde çocukların hatta bebeklerin oynadığını görüyorsunuz her ne kadar bebek orada iradesiyle olmasa da hukuk o bebeği oyuncu olarak kabul ediyor ve o bebeğin sigortasının yapılmasını şart koşuyor.


Kıymetli okuyucularım lütfen aklınızda olsun sigortalı olmak lütuf ya da işverenin size sevimli gözükmek için yaptığı bir iyilik değildir. Bu bir anayasal haktır. Yapmak zorundalar.

Neyse konumuza dönelim. CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel’in başkanlığındaki CHP Bilim Platformun hazırladığı rapora göre 2019 yılında 29’u 14 yaş altında olmak üzere toplam 67 çocuk iş cinayetine kurban gittiği belirtiliyor.


Gördüğünüz gibi maalesef ülkemizde de çocuk işçilerimiz var. Bizlerin görevi çocuk işçi kavramını ortadan kaldırmamız lazım. Çocuk işçiler genelde aile geçiminde katkısı olmak için çalışıyorlar. Yani maddi durumu iyi olmayan ailelerden böyle çocuklar çıkıyor. Devletlerin görevi ülke sınırları içinde yaşayan herkese refah bir hayat sunmaktır. İyi şartlar altında yaşamak, refah hayat istemek herkesin hakkı…


Yazımı bitirirken ILO’nun bir istatistiğinden daha bahsetmek istiyorum. Dünyada 5-17 yaş arasındaki çocuk işçi sayısı 151,6 milyondur. 88 milyonu erkek ve geriye kalan 64 milyonu ise kızdır. 151,6 milyonun yarısı 5-11, 42 milyonu 12-14, 37 milyonu ise 15-17 yaş aralığındadır. Bu toplan oranın dağılımına göre ise 72,1 milyonu Afrika, 62,1 milyonu Asya ve Pasifik, 10,7 milyonu Amerika kıtası 1,2 milyonu Arap ülkeleri, 5,5 milyonu ise Avrupa ve Orta Asya bölgelerinde yer almaktadır.


Bu kadar karamsar bir yazı için özür dilerim ancak belki içimizi bir nebze olsa ferahlatacak verileri yine ILO paylaşıyor. Bu verilere göre dünyada çocuk işçiliği sayısında azalma vardır. 2000 yılında 245,5 milyonmuş ve bugüne kadar 151,6 milyona kadar düşmüş. Umut ediyorum ki azalma daha fazla ve hızlıca azalır.


Marsta yaşam arayan dünya, maalesef çocuk politikaları bakımından sınıfta kaldığını söyleyebilirim.

 

BURADA YAZILAN YAZILAR BİLGİ AMAÇLI OLUP YAZARIN GÖRÜŞLERİNİ İFADE EDER. HİÇBİR ŞEKİLDE HUKUKİ TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.


Comments


©2020 von Atay Cibooglu

Die Inhalte dieser Website dienen ausschließlich allgemeinen Informationszwecken und spiegeln die persönlichen Ansichten des Autors wider.

bottom of page